5 yıldızlı otellerde yatak başına günlük bin litrenin üzerinde su tüketiliyor

Antalya’da iklim değişikliğiyle birlikte yağış rejimi değişiyor, suya erişim zorlaşıyor. Tarımda vahşi sulama sürerken, 5 yıldızlı otellerde yatak başına günlük bin litrenin üzerinde su tüketiliyor. Akdeniz Üniversitesi Çevre Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi’nden Doç. Dr. Ethem Karadirek, “Kısıtlı bir kaynağı verimsiz kullandıkça başka kaynak aramak zorunda kalıyoruz” şeklinde uyarırken, kaçak sondajlara dikkat çekerek, “Kaçak kuyular, […]

5 yıldızlı otellerde yatak başına günlük bin litrenin üzerinde su tüketiliyor

Antalya’da iklim değişikliğiyle birlikte yağış rejimi değişiyor, suya erişim zorlaşıyor. Tarımda vahşi sulama sürerken, 5 yıldızlı otellerde yatak başına günlük bin litrenin üzerinde su tüketiliyor. Akdeniz Üniversitesi Çevre Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi’nden Doç. Dr. Ethem Karadirek, “Kısıtlı bir kaynağı verimsiz kullandıkça başka kaynak aramak zorunda kalıyoruz” şeklinde uyarırken, kaçak sondajlara dikkat çekerek, “Kaçak kuyular, geleceğimize atılmış birer dinamit” ifadesini kullandı.

Antalya’da son yıllarda artan sıcaklıklar ve değişen yağış rejimi, iklim krizinin etkilerini günlük hayatın merkezine taşırken, bölgedeki su kaynakları üzerinde ciddi baskılar oluştu. Akdeniz Üniversitesi Çevre Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi’nden Doç. Dr. Ethem Karadirek, iklim değişikliğinin Antalya üzerindeki etkilerini değerlendirerek, özellikle yer altı suyu seviyelerindeki tehlikeli düşüşe dikkat çekti.

“Yağış rejimi değişti, su ulaşılabilirliği azaldı”

Doç. Dr. Karadirek, Antalya’nın su kaynaklarının ağırlıklı olarak yer altı suyuna dayalı olduğunu belirterek, “İklim değişikliği ile birlikte yağış rejimi değişti. Yer altı suyu seviyelerinde ciddi bir çekilme görüyoruz. Özellikle yaz sezonunda, yağışların azalmasıyla birlikte bu durum kuraklık olarak karşımıza çıkıyor” dedi. Karadirek, kış ve ilkbahar aylarında düşmesi beklenen yağışların artık yeterince toprakta kalmadığını, sel rejiminde gerçekleşen yağışların ise yer altı suyunu besleyemediğini ifade etti.

En büyük risk Elmalı ve Korkuteli’de

Kent genelinde en büyük su sıkıntısının yaşandığı bölgelerin Elmalı ve Korkuteli olduğunu belirten Doç. Dr. Karadirek, “Bu 2 ilçemiz hem meteorolojik hem hidrolojik hem de tarımsal kuraklıkla karşı karşıya. Suya erişimin kısıtlı olduğu bu bölgelerde yüksek su ihtiyacına sahip ürünlerin ekilmesi, durumu daha da kritik hale getiriyor” dedi.

“Suyun yüzde 70’i tarımda harcanıyor”

Antalya’da kullanılan suyun yüzde 70’ten fazlasının tarımsal sulamada tüketildiğini belirten Doç. Dr. Karadirek, halen açık kanal sulama sistemlerinin yaygın olduğunu söyledi. Karadirek, “Devletin teşvikleriyle kapalı sistemlere geçiş başladı ancak yeterli değil. Vahşi sulama, buharlaşma ve sızıntılarla çok ciddi su kayıplarına yol açıyor. Bu kayıpları önlemek için kapalı boru sistemleri ve basınçlı sulama yöntemlerine geçilmesi gerekiyor” diye konuştu.

Ürün deseni suya göre yeniden şekillenmeli

Havzalarda hangi ürünün ekileceğinin, o bölgedeki su potansiyeline göre belirlenmesi gerektiğini vurgulayan Doç. Dr. Karadirek, şöyle devam etti:

“Suyun az olduğu bir bölgede pamuk ya da muz üretmeye çalışmak mantıklı değil. Bunlar yüksek su ihtiyacı olan ürünler. Eğer yağışla karşılanamayan su ihtiyacı mavi su dediğimiz yer altı ya da yüzey suyu ile karşılanmak zorunda kalıyorsa bu sistem sürdürülebilir değildir.”

“Turizmde yatak başına bin litreden fazla su tüketiliyor”

Antalya’daki su tüketiminin sadece tarımda değil, turizmde de oldukça yüksek olduğunu belirten Karadirek, “5 yıldızlı otellerde yatak başına günlük bin litrenin üzerinde su tüketimi var. Bunlar su verimliliğini etkiliyor. Kısıtlı bir kaynağı verimsiz kullandıkça başka kaynak aramak zorunda kalıyoruz” dedi.

“Geleceğimize atılmış birer dinamit”

Karadirek, Antalya’daki en büyük tehditlerden birinin de izinsiz açılan yer altı suyu kuyuları olduğunu şöyle konuştu:

“Bu kuyular, geleceğimize atılmış birer dinamit. Su kaynaklarını miras değil emanet olarak görmeliyiz. Bu kaynaklar sınırsız değil. Dolayısıyla bana kalanı iyileştirerek benden sonrakine bırakmam gerekiyor. İzinsiz kuyuların kullanımı; su kaynakları üzerinde, çok ciddi bir baskı oluşturuyor. Son yıllarda kamu kurumları bu konuda çok büyük hassasiyete sahip. Ama halen biliyoruz ki, kaçak kuyularla su kaynakları üzerindeki baskı giderek artmakta.”

“Uyum artık zorunluluk”

İklim değişikliğiyle mücadele ve uyum kavramlarını ayırmak gerektiğini belirten Karadirek, “Mücadele küresel, uyum ise yerel bir sorumluluktur. Antalya olarak uyum sürecinde ciddi adımlar atmalıyız. Su verimliliği, alt yapı yönetimi, ürün deseninin suya göre yeniden belirlenmesi gibi konular ertelenemez” diye konuştu.

“Artık aksiyon zamanı”

İklim değişikliğinin Doğu Akdeniz Havzası’nı en çok etkileyecek bölgelerden biri olduğunu hatırlatan Karadirek, “10 yıl içinde çok dramatik değişiklikler olmayabilir ama su kaynaklarının baskı altında kalmaya devam edeceği kesin. Nüfus artışı, yapılaşma ve yağış rejimindeki azalma birlikte ele alındığında, artık aksiyon alma zamanı. Kamu kurumlarının bilinci yükseldi, şimdi uygulama zamanı” ifadelerini kullandı.

Exit mobile version